Antik çağlardan günümüze uzanan büyüleyici bir yolculuğun kapısını aralamak isterseniz, Manavgat’ın göz bebeği Side Antik Kenti sizi bekliyor. Akdeniz’in serin meltemleriyle tarihin kadim taşları arasında gezinirken, bu benzersiz kentin neden “Manavgat’ın İncisi” olarak anıldığını daha iyi anlayacaksınız.
Ben Side’ye ilk kez gittiğimde, karşıma çıkan manzara beni adeta büyüledi. Denizin kıyısında, gün batımına karşı yükselen antik Apollon Tapınağı’nın silueti, zamanın ötesinden bir hikâye fısıldıyor gibiydi. Her taşında bir medeniyetin izlerini taşıyan bu kent, yalnızca tarih meraklıları için değil, aynı zamanda huzuru ve estetik güzelliği arayan herkes için bir vaha.
M.Ö. 7. yüzyıla uzanan geçmişiyle Side, Pamfilya bölgesinin en önemli liman kentlerinden biri olmuş. Helenistik ve Roma dönemlerine ait yapılar, kentin altın çağını bugüne taşıyor. Tiyatrosu, agorası, sütunlu caddeleri ve tapınaklarıyla adeta bir açık hava müzesi.
Side’nin en etkileyici yapılarından biri hiç kuşkusuz Roma dönemine ait tiyatrosu. 15 bin kişilik kapasitesiyle dönemin görkemini yansıtan bu yapı, akustiğiyle de şaşırtıcı. Tiyatroda dolaşırken geçmişin kalabalık gösterilerini, alkış seslerini ve belki de gladyatörlerin çığlıklarını hayal edebiliyorsunuz.
Yalnızca tarihi değil, doğal güzellikleriyle de büyülüyor Side. Masmavi denizi, incecik kumlarla kaplı plajları ve çevresindeki portakal bahçeleriyle, insanı hem ruhen hem bedenen dinlendiriyor. Antik kenti gezip yorulduktan sonra, sahilde güneşin batışını izlemek ise bambaşka bir deneyim.
Bugün modern turizmin gelişimiyle birlikte Side, tarihî dokusunu koruyarak canlı ve dinamik bir tatil beldesine dönüşmüş. Kafeleri, butik otelleri ve geleneksel el işi dükkânlarıyla hem geçmişi hem de bugünü bir arada sunuyor.
Eğer siz de hem tarihi keşfetmek, hem de doğayla iç içe huzurlu bir tatil yapmak istiyorsanız, Side Antik Kenti tam size göre. Her adımda binlerce yıllık bir hikâyeye ortak olmak ve Akdeniz’in eşsiz güzelliklerini keşfetmek için bu incinin sizi çağırmasına kulak verin.